İçeriğe geç

Çocuk mahkemesi hangi suçlara bakar ?

Çocuk Mahkemesi Hangi Suçlara Bakar? Adaletin En Hassas Yüzü

Giriş: Bir Siyaset Bilimcinin Güç ve Adalet Üzerine Düşüncesi

Bir siyaset bilimci olarak sık sık şu soruyu kendime sorarım: “Adalet, güçsüzler için de geçerli mi?”

Toplumsal düzen, çoğu zaman yetişkinlerin kurduğu kurallar etrafında döner; ama bu düzenin sınırlarını zorlayan, bazen de o sınırların dışında büyüyen bir kesim vardır: çocuklar.

İşte çocuk mahkemeleri, bu karmaşık düzenin en hassas kurumlarından biridir. Çünkü burada mesele yalnızca “suç” değildir; aynı zamanda gelecek, umut ve toplumsal sorumluluk meselesidir.

“Çocuk mahkemesi hangi suçlara bakar?” sorusu, sadece hukuki bir merak değil, siyaset biliminin derinliklerinde yankılanan bir sorudur:

Bir toplum, en zayıf halkası olan çocuğa nasıl davranıyorsa, aslında adalet anlayışını da öyle tanımlar.

Çocuk Mahkemesinin Kurumsal Rolü: Gücün Yumuşadığı Yer

Çocuk mahkemeleri, Türk hukuk sisteminde 18 yaşını doldurmamış bireylerin işlediği suçlara bakan özel mahkemelerdir. Ancak bu mahkemelerin farkı, cezalandırmaktan çok eğitmek, yönlendirmek ve korumaktır.

Yani çocuk mahkemesi, klasik anlamda iktidarın temsilcisi olan yargının değil; rehberlik eden, dönüştüren bir kurumun sembolüdür.

Burada yargıç, yalnızca bir otorite değil; bir öğretmen, bir sosyal çalışmacı, bazen de bir psikolog gibidir.

Bu yönüyle çocuk mahkemeleri, iktidarın yumuşak yüzünü temsil eder.

Zorlayıcı değil, onarıcı bir adalet anlayışı…

Peki bu model, yetişkinlerin yönettiği sert dünyada gerçekten yaşayabilir mi?

Çocuk Mahkemesi Hangi Suçlara Bakar?

Yasal çerçevede, çocuk mahkemeleri 18 yaşın altındaki bireylerin işlediği tüm cezai fiiller hakkında karar verir.

Bu suçlar arasında hırsızlık, yaralama, mala zarar verme, uyuşturucu kullanımı veya satışı, cinsel istismar, hatta bazı durumlarda cinayet bile bulunabilir.

Ancak burada belirleyici olan, suçun niteliği değil; çocuğun yaşı, gelişim durumu ve suça iten toplumsal koşullardır.

Bir çocuk hırsızlık yapıyorsa, sistemin sorması gereken ilk soru “Neden çaldı?” olmalıdır, “Nasıl çaldı?” değil.

Bu fark, siyaset bilimi açısından bir iktidar paradigması farkıdır:

Biri cezalandırır, diğeri anlamaya çalışır.

İktidar ve İdeoloji Çerçevesinde Çocuk Adaleti

Devlet, her kurumuyla bir güç temsilidir. Çocuk mahkemesi ise bu gücün ideolojik yönünü en açık şekilde gösterir.

Çünkü burada devlet, “koruyucu baba” figürüne bürünür; cezalandıran değil, rehberlik eden bir kimlik kazanır.

Bu, modern siyaset teorisinde paternalist bir yaklaşımı yansıtır: “Seni cezalandırıyorum ama iyiliğin için.”

Ancak bu paternalist modelin eleştirisi de büyüktür. Çünkü çocuk mahkemeleri her ne kadar koruma amacı taşısa da, bazen yetişkinlerin kurduğu düzenin sınırlarını yeniden üretir.

Yani, çocuklar yine yetişkinlerin adalet anlayışıyla yargılanır.

Burada siyaset biliminin sorusu keskindir: “Bir çocuk, yetişkinlerin ideolojik sisteminde gerçekten özgürce yargılanabilir mi?”

Vatandaşlık ve Toplumsal Sorumluluk Perspektifi

Vatandaşlık kavramı, genellikle haklar ve yükümlülükler üzerinden tanımlanır. Ancak çocuklar bu denklemde farklı bir yere sahiptir.

Onlar, henüz tam bir “vatandaş” değildir; ama devletin geleceğini şekillendirecek potansiyele sahiptirler.

Bu yüzden çocuk mahkemeleri yalnızca adaletin değil, vatandaşlık bilincinin de inşa edildiği alanlardır.

Bir çocuğun suça yönelmesi, aslında toplumun bir yerinde çatlak oluştuğunu gösterir.

Bu nedenle çocuk mahkemeleri, sadece suçlu bir bireyi değil, toplumun kendi hatasını da yargılar.

Siyaset bilimi açısından bu, bireysel davranıştan çok yapısal adaletsizliğin sonucudur.

Erkek Gücü ve Kadın Hikmeti: Adaletin Cinsiyetli Yüzü

Erkekler genellikle stratejik, disiplinli ve cezaya odaklı bir adalet anlayışıyla hareket ederler. Kadınlar ise duygusal zekâ ve toplumsal etkileşim üzerinden adaleti yorumlarlar. Çocuk mahkemeleri, bu iki bakışı harmanlayan nadir kurumlardandır.

Burada yargıç erkek olabilir ama yaklaşım çoğu zaman “annelik” duygusuna yakındır: koruyucu, sabırlı, öğretici.

Bu nedenle çocuk mahkemesi, kadınsı adaletin kurumsal biçimi olarak da görülebilir.

Siyaset bilimi açısından bu, gücün yeniden tanımlanması anlamına gelir: “Yumuşak güç” — yani ikna, empati ve diyalog temelli bir adalet biçimi.

Sonuç: Çocuğu Yargılayan Kim, Toplumu Kurtaran Kim?

Çocuk mahkemesi hangi suçlara bakar?

Yasal olarak küçüklerin işlediği tüm suçlara.

Ama siyasal olarak bakıldığında, asıl baktığı şey toplumsal vicdandır.

Bir çocuk suça karıştığında, yargılanan sadece o değil, bizim değer sistemimizdir.

İdeolojiler, kurumlar ve güç ilişkileri içinde şekillenen her karar, geleceğe verilen bir mesajdır: “Biz çocukları cezalandırarak mı, yoksa anlayarak mı büyütüyoruz?”

Belki de çocuk mahkemeleri, sadece adaletin değil, insanlığın en saf aynasıdır —

çünkü orada hükmeden güç değil, vicdan olmalıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
prop money